gelir

hayır. paylaşması suç değil.

(NŞA) Suç değil ama gelir, hele bir devlet dairesinde çalışıyorsanız gelmemesi gibi bir ihtimal yok.

sanayi devrimi ile bugunku manada isci sinifi ortaya ciktigindan ve okuma-yazma orani arttigindan evet, vardir.

Evet

yes of kors

rahmi koç müzesi
müzeden sayarsan miniaturk
topkapı sarayı
anadolu yakasındaki oyuncak müzesi Sunay akın oyuncak müzesi idi sanırım tam adı,
müzeden sayılmaz ama akvaryum son etkinliğiniz olabilir.

topkapi sarayi
ist. arkeoloji muzesi
yerebatan sarnici
turk islam eserleri muzesi

olabilir. hem yerleri de birbirine cok yakin.

sabancı'da devamlı çocuklara eğitim erip rehberlik yapan görevliler var, onları soruşturabilirsiniz.

Program sonunda da boğaz gezisi olabilir mesela, gerçi havaya bağlı.

edit: 1 haftada 10 müze olacaksa bazılarını küçüklerden seçmeniz gerekebilir. Mesela Yerebatan gibi. Diğer türlü kafaları allak bullak olur. Yani benim de olurdu.

evrenos gazi neredesin???

turk islam eserleri muzesi kapalı şu anda bu arada.

İstanbul Deniz Müzesi'ni de çok övüyorlar.

Ve elbette Ayasofya!

tarihi yarımadada topkapı, ayasofya, arkeoloji, islam eserleri, ptt, iş bankası, yerebatan var. yanlarına sultanahmet konulmazsa ayıp zaten. beşiktaş'ta da deniz müzesi var.

10 diye sınırlamazsanız topkapı-ayasofya-sultanahmet-yerebatan aynı günde biter. bunları atlamazsınız büyük ihtimalle. yanına arkeoloji ve islam eserlerini de koyun. gülhane'nin içindeki değil, hipodrom üstündeki, tramvaydan topkapı'ya yürürken sağda kalan. gülhane'dekine girmedim, reklamları filan işe yarar bir şey yok gibi gösterdi bana.

ptt ve iş bankası eminönü'ne doğru, bence çok özel görünseler de eğlenceli olabilirler. farklı bir konu, farklı bir alan.

İstanbul Modern ve Pera Müzesi

Ada satın alınmış vaktinde. tr.wikipedia.org Takım zaten liseden çıkanlardan kuruluyor, yani aslolan lise. Üniversiteyi bilemiyorum.

edit: lisenin güzel konum bina vs olması da normal, zira saray için kuruldu.

:D

galatasaray lise sahibi olmadı, lise galatasaray sahibi oldu.

vikipedi'den gelsin:
"Galatasaray Lisesi'nin devamı niteliğinde ve Fransızca eğitim yapan bir üniversite kurulması fikri 1970'li yıllarda ortaya çıkmış, 1979 yılında Galatasaray Kulübü eski başkanı ve işadamı Selahattin Beyazıt, Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel'le görüşerek ilk somut adımı atmıştır. Beyazıt, üniversitenin İstanbul'un Beykoz ilçesi'ne bağlı Riva'da 1975'te satın alınmış olan 1.175.000 metrekarelik Galatasaray Kulübü'ne ait araziye yerleşmesini önermiştir. Üniversitenin kurulması tartışmaları devam etmiş ve 1984 yılında Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç "Galatasaray Üniversitesi'nin kurulması için çalışmalara başladık" diyerek, bu fikrin artık olgunlaştığının işaretini vermiştir.

Galatasaray Lisesi mezunu Emekli Büyükelçi Coşkun Kırca'nın çabaları sonucu, Cumhurbaşkanı Turgut Özal 5 Haziran 1991'de Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile Paris' te yaptığı görüşmede Türk ve Fransız ortak girişimiyle bir üniversite kurulması konusunu resmen gündeme getirmiştir. Bu teklife olumlu yanıt verilmesinin ardından, Türkiye'yi ziyaret etmekte olan Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand 14 Nisan 1992'de Beyoğlu'ndaki Galatasaray Lisesi binasına gelerek, Turgut Özal ile birlikte Galatasaray Üniversitesi Kuruluş Belgesi'ni imzalamıştır. Galatasaray Üniversitesi, Türkiye' de eğitim dili Fransızca olan tek üniversite olmasının yanında, uluslararası bir antlaşmayla kurulan ilk yükseköğretim kurumudur. Galatasaray Üniversitesi'ni kuran antlaşma, 1954 tarihli Fransa-Türkiye Kültürel İşbirliği Antlaşması'na dayandırılmıştır."

Bununla birlikte Galatasaray ismiyle ilgili her şeyin başın lisedir. Mektebi sultanidir.

galatasaray kulübü lise içinde kuruldu yani lise takım sahibi oldu
70'lerin sonuna doğru da gs üniversitesi kurmak istiyorlar riva da sonra lisenin binası olan bugünkü yerine taşınıyor.

adayı da Osmanlı zamanı abdülaziz ermeni bir mimara bağışlıyor 1957 de de gs başkanı adayı satın alıyor.

Gs üniversitesi devlet üniversitesi, sahibi yok

tavayı örtecek büyüklükte bir tencere kapağı ile kapatın. yoksa folyo da güzel çözüm. kısık ateşte olsun, afiyet olsun.

Kısık ateşte, en küçük ocakta, ben yapmıştım zamanında çok güzel olmuştu

tost makinasi varsa onda daha iyi olur. hem alttan hem ustten isi gelmis oluyor. kasarlar vs daha iyi eriyor

alüminyum ile yaparsan ne var ne yok yapışır. sakin deneme ben yaptım olmadı :)

seramik tava. seramik tavada istesen de yapışmaz.
iyi para verdim her şeyi pişiriyorum yahu. süper icat.
hatta tweet attım geçen;

başıma gelen en güzel şey seramik tava.

folyoyla normal tavada yaptım ama altını biraz çok açtım çabuk pişsin diye.. yabıştı tabi.

sonra folyodan çıkardım altındaki kağıtla bıraktım direk tavaya bi 10 dk da öyle pişti cillop gibi oldu.

yani normal tavayla da oluyormuş ama çok pratik değil. bi dahaki sefere tost makinesi yada seramik tavayla artık.

sağolun cümleten çok şükür bugün de doyduk :p

o yalanarak temizlenir zaten. no proplem.

+1 mea maxima culpa

Erkek kediler biraz daha pasaklı oluyor ama yine de sıkıntı olmaz

kısırlaştırılmamış dişi bir kedi ise ay itibariyle ayağının kirinden başka problemleriniz de olabilir dikkat edin.

Tabiki de sorun oluyor ama sevdiğin için katlanıyosun pisliğine. Yalanarak temizlenir demişler ama sanki kapıdan girmeden paspasa siler gibi yalayıp öyle giriyor içeri. Hele dışarısı biraz nemliyse her yer bi güzel ayak izi olur. Ayrıca bunu yapan kedi şu iğrençliği de yapar; çişini yaptıktan sonra halının üstüne pot diye oturur, sonra aradan yarım saat geçtikten sonra (canı isterse) temizler. Temizlik ve kedi birarada olmaz. Nadir çıksa silersin geldiğinde nemli bi bezle hafif hafif ama her dakka uğraşılmaz.

Asilacak bir sey olarak gormedim ki bunu hic. Haftasonlari baska ulkelere gidiyorum ben, aliyorum bileti gidiyorum oyle. Asil siz bunu neden buyutuyorsunuz ve asilacak bir mesele gibi goruyorsunuz onu dusunmeniz lazim.

bu nedenlerden birisi için; (bkz: üşengeçlik)

el cevap:
şimdi aşağıda iki yöntem önereceğim. ikisi de daha önce denendi ve başarıya ulaştı.

1)kartını çok sevdiğin, seni tanıyan, güvendiğin birine ver ve bütün planı ona bırak. ister yolculuk, ister sanatsal etkinlik nasıl isterse -senin sevdiğin ölçütlerde tabii ki- o arkadaşın ayarlasın. sana "şu gün şunu yapıyorsun, karttan çektim bütün masrafları" desin. %99 gideceksin. hatta taksiyle seni evinden alsın ve gideceğin yere -otogar, havaalanı vs- kadar seninle beraber gelsin, sonra evine dönsün.


böyle bir arkadaşın varsa %99 kotarırsın.


2)yoksa ve para da sorun değil diyorsan; teklif et.
şuraya şuraya gidiyorum, sizin de şu kadar masrafınızı karşılayacağım türevi bir ilan ver. öğrenci olmaları gerektiklerini yahut erkek/kadın olmaları gerektiklerini belirt ilanda. sana ona göre bir başvuru yapsınlar. inan bana insanları abd'ye vs. götürmene gerek yok. hele öğrenci kesimini. adama antalya'ya gidiyoruz, izmir'e gidiyoruz, mardin'e gidiyoruz de tavlar. yeter ki bütçeden haber ver.

imdb.com/title/tt0758758/

Suan izliyorum sen de izle

lanet olası zenginler

bir tıkla başka ülkelere gidip maceradan maceraya koşmadan önce bence ilk olarak istanbul'u gezerek işe başlayabilirsin.

Yediklerine de dikkat etmelisin tekrarlamaması için.

ne gibi şeyler mesela ?

kardeşimde sedef var, egzama ile aynı değil ama ilk doktorumuz kortizonlu krem vermişti, çocuğu yaktı kızarttı o pis krem. sonra altunizade on-klinik'e gittik. biraz pahalılar ama verdikleri krem içinde lut gölü çamuru varmış, bir sürü bok püsür varmış. iyi geldi, sonrasında çok az tekrarladı. şimdi genel olarak nemlendirici (excipal lipo) kullanıyor. doktorlar domates, salça, aşırı yağlı şeyleri kesinlikle yeme dediydi.

korizonlu ilaçlar tedavi etmez, sadece geçici olarak geçirir, yani baskılar, tekrar çıkar rahatsızlıklar.

o yüzden ara ara kullanacaksınız.

doktora gidin.

bir de şöyle bir şey var. deri kortizonu minimum miktarda absorbe ediyor, yani olay kortizonlu iğne olmak filan gibi değil. vücuda girmediği için zararı olmuyor.

bir pratisyene, bir de cilt doktoruna göründüm yine mi gideyim yani nedir ?

ayrıca nolacak hayat boyu kullanacak mıyım yani bu meretleri ? excipal lipo gibi bir şey kullanıyorum ben de yüzde 10 üre olması tek farkı sanırım.

yanlış bilgi vermek istemem. benim saç derimde dermatit seboreik var. hep ilaç kullanıyorum. geçmiyor. yeniliyor. ama misal sözlükteki yazılanları okuyorum bir kısım insanın şikayetleri tamamen geçmiş kullandıkları ilaçlarla.

doktor size ne dedi? bu ilaç kesin geçirecek bitecek, tekrar şikayetiniz olmayacak mı dedi, yoksa şikayetleriniz oldukça bu ilaçtan kullanacaksınız mı dedi?

doktora bunu sorun bence.

bünyeden bünyeye değişmekle birlikte hemen hemen herkeste egzamayı azdıran şeylerden biri domates.

tıbbi ilaçların dışında alternatif bitkisel çözüm için dut kurusu ile yapılan bi uygulama vardı,onun faydalı geldiğini bir çok kişiden duydum,

bize kortizonlu kremi çıktıkça sürün diye vermişlerdi. diğer çamurlu klinik %80-90 geçicek demişti. dedikleri gibi de oldu. arada bir hafiften nüksediyor, gidiyor.

domatese aylarca elimi bile sürmediğim hatta yemediğim zamanlardan beri var. yemek düzenim düzeldi bile denebilir eskiden hep geçiştirirken şimdi hep ev yemeği yapıyorum daha düzgün besleniyorum elime hiçbir kimyasal değmiyor, saf hacı şakir sabun kullanıyorum parfümsüz boyasız daha ne yapabilirim bilmiyorum.

ben kortizonlu krem kortizonlu olduğu için zararlı sanıyordum ama madem öyle nüksettikçe kullanıcam.

bende atopik dermadit ve alerjik astim var döküntüler başladığında krem falan da kar etmiyor kortizon iğnesi oluyorum anca geçiyor. en son gittiğim doktora kesin gececekmi dediğimde geçmiyecek sadece ilaçlarla kontrol altında tutacağız dedi. 8 aydır hem krem kullanıyorum hem de antihistaminik kullanıyorum hala zaman zaman kollarımda yaralar çıkıyor ama doktorun dediği gibi kontrol altında.

aşağıda demişsiniz bir cildiyeciye, bir pratisyene gittim diye ben tanı konup doğru düzgün ilaca başlanıncaya kadar 6 kez cildiyeye 2 kez de prick testi için göğüs hastalıklarına, sayısını bilmediğim kadar aile hekimine gittim 7. cildiyeci sorunlarımı çözdü.

not: cildinizi nemli tutmanız çok önemli kuru ciltte daha çok oluyor bu tip kızarıklık ve döküntüler.

Daha yeni okudum o kitabı, aynı çevirmen yıllar sonra yeniden çevirmiş, güncel ve güzel bir,dili var, yenisini alın daha iyi. Sözlükte eski baskılardan örnekler yazmışlar çok garip geldi çevirisi

yenisini sahibim :) benim ki daha çok koleksiyon gibi. ilk defa eski basımından okumuştum. ileride de okutacağım zaman birine eski basımından okutmak isterim.

ben onun ilk baskısını bulmuştum bir sahafta. meb yayınlarıydı yanlış hatırlamıyorsam. 50 lira mı ne demişti de apışıp kalmıştım. ankara'da adilhan kitapçılar çarşısı'nda 2. ya da 3. katta bir sahaftı.

nadirkitap
ukitap sitesini bi kurcala istersen

Bende onun Can Yayınlarından 1984 yılı baskısı var (kapağında da 2 ahşap kukla + 2 ahşap kukla = 5 illüstrasyonu var) Ve dili başarılı. Nadirkitap'tan bulabilirsiniz tahminim.

Maalesef değil.

witches of east end

(bkz: witches of east end)

Büyük geçmiş olsun, inşallah bir an önce iyileşir toparlanırsınız.

balet tan sağtürk aynen sizin gibi 20 küsur yaşında aynen böyle doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığı için operasyon geçirmişti hatırlıyorum

adam yurtdışında, Türkiye de bale yaptı senelerce ama çıkmamıştı bu rahatsızlık, onda da böyle birdenbire çıkmış

Olabilir, var demek değil. Saçma saçma konuşma bence. Özellikle alkol ve kahve bende yapıyor bunu bayaa bayaa, zınk diye uyanıyorum çarpıntıdan ya da hiç uyuyamıyorum, o yüzden azalttım bilhassa kahveyi, faydasını gördüm. Kahve içmeyin abi, faydalı bir şey değil kesinlikle. Uyuşturucu gibi bir şey benim için, ÇOK lazım olmadığı sürece içmiyorum.

@roket adam; kahveyi zaten bir dönem düzenli içtim ancak bu çarpıntı olayları başladıktan sonra çok nadir içerim. En son içeli 1 ay olmuştur yani. Çay ise çocukluğumdan beri fazlaca içtiğim bir şey. Gene azaltmaya çalıştım zira günde iki demlik tek başıma bitiriyordum, şimdi 7-8 fincan civarına düşürdüm.Bu zamana kadar yatmadan hemen önce kahve içen biriyken bile ne uyku kaçması ne de çarpıntı sorunum olurken sporla beraber titretiyorlar bildiğin.

Bir şey olmayabilir de evet, umarım da olmaz. Ama o kalp kapakçığı şeyini duyduğum an direk en kötü senaryolara odaklanıp "acaba aileme haber vermeden kendim mi halletsem" diye bile düşünmeye başladım :(

daha yeni olduğu için tam alışmamış olabilir başta korkup gırlıyor sonra da sen sevince rahatlıyor olabilir.

elinden 2 defa ıslak mama yedir, tavuk ciğeri al marketten ucuz oluyor bir paketi 3 tl filan onu güzelce haşla sulu bir şekilde kaba koy , onu severek yiyorlar.

elinden 2 defa yerse kokunu bi daha unutmaz ve sen odadayken daha güvenli ve sakin olur vs.

bir de ip gibi bir şeye oyuncak bağla onla oynat, genelde yeni kediyi ortama alıştırmayı oynatarak yapın diyorlar.

kedi oltası var ama ona para vermek yerine kendin oyuncağa ip bağlayarak da halledebilirsin.

tanımadığı her odaya oyuncağıyla oynatarak götür, o ortamlara daha rahat alışır.

hocam mavi pet şişe kapağı, mavi pet şişe şeridi(kapağın altındaki), kağıtlardan yapılmış toplar vs bayılıyorlar bu tür şeylerle oynamaya, oynatın, oynadıkca rahatlar ve çok daha hızlı alışır eve.

elden mama yeme tavsiyesine de katılıyorum, ara ara parmaklarınızı uzatın koklaması için, bir süre sonra iyice alışır bu sefer de klavyeden nası kaldırıyoduk kediyi diye sorarsınız :)

mesela elimden yiyor ama çok az. kaba pek yanaşmıyor. üstelik eski yemek kabı. bakalım, umarım alışır.

Pinpon topu versene bi tane. Baska bir sikintisi yok sanirim. Topun ziplayabilecegi bi zeminde veriver.

daha eve alışmamış... ihtimal ki senden değil de, duyduğu seslerden (mesela her sabah yan komşun ev süpürüyordur) falan ürküyordur. biraz zaman ver, sadece sevgiyle ve sabırla yaklaş...

Alışır merak etmeyin. Siz sıkboğaz etmeyin, yanınıza geldikçe oynayın ilgilenin. Benim kız 3 gün çıkmamıştı yatağın altından. Odadayken kendini sevdiriyordu ama saklandığı odadan çıkmıyordu.

Şimdi şımarıklığından yer beğenemiyor hanımefendi. 15er dklık aralıklarla evin farklı yerlerine gidip yuvarlanıp şirinlik yapıyor. Alışır.

oyun yapıyor da olabilir.benim kedi de öyle dokunur kaçar saklanır falan.

Yavaş yavaş alışacak, rahat olun, huzurlu ortamda o da rahatlar. Bir de kedilerin sağı solu belli olmaz zaten, bazen yapışık kardeş gibi size yapışırlar, bazen de hiç gelmezler

oyle bir urun yok ama bak ne guzel urun adi olur.. Biskivi ahah.

Turistlerin aldığı kiwi aromalı oralet çaylar var :)

kivili jöle var.

Kivili puding var, dondurma var. Kivili gofret de var ama tr'de var mı emin değilim.

biscolata pia'nın yeşil olanı kiviliydi galiba, ama hiç beğenmemiştim.

kivili milkshake.

kivili değil ama yeşil hoşbeş de güzel, limonluydu sanırım. ikisi de küçük yuvarlak işte.

kivi

lokum

piyasada hazır ürün istiyorsun tabii ama kendin de güzel şeyler yapabilirsin rahatlıkla.

wendyinkk.blogspot.com.tr
www.showfoodchef.com

Avokado dilimi güzel gider, ızgara edilmiş ananas olabilir, kıymanın içerisine közlenmiş patlıcan koyabilirsiniz. Sonra bacon ve değişik peynirler (mesela rokfor benzeri küflü peyniri biraz mayonez veya yoğurtla ezerek) deneyebilirsiniz. Değişik peynir önemli.

edit: soğanları rendelemek yerine karamelize etmeyi de deneyebilirsiniz.

nasıl bir mideymiş!

bunu ben yesem (muhtemelen silah zoruyla olur), toptan midemi kusup çıkarana kadar öğürürüm.


ben de peynir ekmek arası alıp yanına turşu yediğim için tuhaf olduğumu düşünürdüm ya da peynirle nutella yediğim için.

edit: nutella :/

2 tane de bana yollasan keşke.

calvé reklamı.

bana yoksa güzel yorum yok işte :/

bbq sosu güzel miydi?

ellerinize sağlık ve tebrikler. böyle güzel bir yemeği kendiniz yaptığınız ve de değişik tadlar denediğiniz için.

whoosie'nin önerileri kulağa güzel geliyor. deneyin.

Calve virali gibi olmuş dedikten sonra eline sağlık diyorum, biraz kücükler ama çok güzel gözüküyorlar.

worcestershire sos hamburgerde vazgeçilmezim. ayrıca soğan ve mantarı karamalize ederek ilave edebilirsiniz. ya da kızarmış patlıcan ve kabak dilimi koyuyorum birer tane, biraz da dereotlu süzme yoğurt. off neyse kapatalım bu bahsi :s

soğan için; soğanları ince ince doğrayıp azıcık şeker ile rengi kahveleşene kadar soteleyin. karabiber+az kimyon. ben de bu şekilde soğanı çok yakıştırıyorum.

soğanları karamelize edebilirsin.
ananas pişirip thai tarzı baharatlı bi sosla deneyebilirsin.
mozarella+pesto

nutella reklamı yapınca sıkıntı yok calve yapınca var hiamina

ilk capse bakınca burger house burgeri zannettim

inanılmaz ama tavada yağsız pişirdiğin tavuk göğsüne şıra ve yaş-çekirdeksiz-yeşil üzüm ekleyip soteliyorsun. kıvamı yoğunlaşınca çok hoş oluyor. bu şıra-üzüm ikilisine yeşil kokteyl zeytin(biberleri çıkarılmış) eklendiğinde de beğendim.

Eti'de de var. Ülkerin lavivası mı ne var onda yok.

Onun dışında torku kullanmıyor, nestle de bazı ürünlerinde kullanmıyor. ekşisözlükte de böyle bir başlık vardı bu arada sanırım onu da bir aratırsanız daha geniş yelpazede cevaba ulaşabilirsiniz.

şeker masummuş hâline getirmeyin durumu.

glikoz şurubu kaka, şeker cici!

yok öyle bişey!

şeker zehir, diğeri çok daha zehir.

(bkz: insülin direnci/@compadrito)'ya koyduğum videoyu seyredin. İngilizce, sabır, anlayabilecek temel bilgi ve vakit yoksa, ben size özetini yazdım yukarıdaki cümleyle.

amblajlı yiyecek ve içeceklerden uzaklaştıkça, geleceğinize yatırım yaparsınız.

tarihteki köylülere bakın, onnar nası yaşıyosa, onnarı taklit etmeye çalışın. hareket olarak da!

ülker bütün antep fıstıklı çikolatasında yokmuş. şimdi baktım. torkuda ise glikoz şurubu yok ama pancar şurubu varmış. onun ne olduğunu bilmiyorum.

compadrito, evde çikolata var ama yemiyorum... açıklamamı yapayım da :)

kaşekabancım,

bende dark var, %85 kakao, arada bi atıyom bi tık! çükületasız hayat mı geçer qı?

glikoz şurubu paketlenmiş ve işlenmiş gıdalarda olduğu gibi ucuz pastanelerin ürünlerinde de var ne yazık ki.

kendi yiyeceğimizi elimizden geldiğince kendimiz pişirmeliyiz. bunu da ben ekleyeyim.

tadelle ve sarelle kullanmıyormuş.

six feet under.

breaking bad

yalnız takdir ettim. house'u herhangi bir kıyasa sokmak doğru olmazdı.

akasya durağı diyorum.

lost.

six feet under +1

spartacus

hepsini izledim. sfu-the wire arasında gidip geliyorum.

kesinlikle atlanmamalı: the simpsons
ayrıca bu listeden favorim 1- friends,2-GOT

Seinfeld..

Ne cok yabanci dizi izleyen varmis. benim dizi izlemeye vaktim olmuyor ki hic.

Avrupa yakasi diyorum o zaman ben. Turk dizisi olamaz denmemis sonucta. ^^

listeden breaking bad.
liste dışı, doctor who.

BB

Carnivale

the wire izlemedim ama listedekiler aradından oz.
fakat bir de six feet under gerçeği var.

(bkz: the americans)

freaks and geeks
ısrarcıyım

spartacus
sezon sonlarında sik gibi bırakmayan tek dizi.

24.

six feet under

nip tuck

abi OZ varken orda, çok saçma diziler söylenmiş bence. herkesin kendi zevkidir tabi. açık ara OZ.

buradaki dizilerin hemen hemen hepsini izledim, çok da severim hepsini ancak the office diyorum.

4

Firefly
Arrested Development

Bunlar olmadan en iyi dizi listesi yapılmaz.

dawsons creek..

''We were young'' ulan...

breaking bad, spartacus, prison break ve lost 4'lüsünden hepsidir.

Twin Peaks!

Evet

meditasyon tam olarak nedir bilmiyorum ama. zikiri kesinlikle kafayı bulmak için yapıyolar. aynı şey semazenler için de geçerli. kendi ekseninde aynı hızla dön de gör bak kafan nasıl güzelleşiyor. aynı şekilde kafayı ritmik bi şekilde sallayınca da güzelleşebilirsin.

Kalpler ancak Allah i anmakla mutmain olur. Ondan evet öyledir

meditasyon denen şeyin çok fazla türü vardır.

örgü örmek, dikiş dikmek vs gibi hobilerle uğraşmak da meditasyon olarak nitelendirilir.
çünkü dikkat tek bir yere verilir ve dikkatinizi o şeye verdiğiniz için kendi düşüncelerinizden arınırsınız.

ama meditasyon denen şey, düşünceleri bir noktada toplamak olduğu gibi, düşüncelerden arınmak anlamına da gelir.
hatta asıl "meditasyon yapmak" budur.
kendinizin farkında olup, düşünmeme hali gibi bir şeydir.

ama dediğim gibi meditasyonun tarzına göre değişir.
bu durumda, kullanım amacı/tarzı açısından meditasyon olarak sayılabilir.

Ben saymıştım. 2 sene kadar önce 500'ün biraz üstündeydi.Annemin kitaplarıyla birlikteler ama yarısını okumuşumdur diye düşünyorum. Yaş 23. Beynim basmaya başladığından beri bi şekilde okuyorum.

kitaplarımın sayısını biliyorum. alış tarihlerine göre bir dosyaya kaydediyorum.

haftada 1-2 kitap. kitap derken burda edebiyat kitaplarını kastediyorum. onun dışında da okuyorum.

200 falan. 29 yaş. kitap okumadan duramam.

1500-2000 arası, tam sayısını bilmiyorum. yaş 33, okuma sıklığı işe başlama ve pc sahibi olmadan önce ort. günde 2-3 saat iken, iş ve pc-internet sonrası haftada ort. 3-4 saate düştü.

annem ve özellikle de babamın kitaplarıyla birlikte evimizde tamamen dolu 6 kitaplık var, ayrıca annemin çeyiz sandığının içi ve üstü de tepeleme kitap dolu, mutfak masasının altı bir de. sayısını bilemiyorum ama 1000'in üzerindedir gibi görünüyorlar. ailede en çok okuyan babamdı, o öldüğünden beri kitaplıklar çok yavaş genişliyor. ben haftada ya da iki haftada 1 kitap okuyorum ama aylarca hiç okumadığım da olur. o babaya rağmen kitap kurdu olamadım. 24 yaşımdayım.

1 tane vardı, o da şimdi nerede kimbilir.

sadece kendime ait kitaplar 300 kadar.
yaş 22.
ayda 5-6 kitap bitirdiğim de olur hiç okmumadığım da.

200 civarı. 17. Şu ara okuyamıyorum ama sık okumaya önem veririm.

26.
Şahsıma ait kitaplar 600'ün üstünde, ıvır zıvır kitaplar, gereksiz romanlar, vb hepsini elden çıkartıyorum zira evdeki babama ait kitaplık 2-3bin kitapla dolu, bende fazla yer ayıramıyorum. O sebepten en kaliteli ve içerik açısından sağlam kitapları sadece elimde tutuyorum. Kızkardeşiminde 500 civarı kendi kitabı var. PEderin kendi iş yerindeki kitaplığı 5-6 bin adet barındırıyor. Kısaca ailece 10bin civarı kitabımız var.

200-250 aralığında. 22
bazen ayda 3 4 tane okurum, bazen aylarca okumam. internete atıyorum tüm suçu kendimde arama gafletinde bulunmuyorum nedense.

3 metre kadar genişliğinde 2metre10cm kadar yüksekliğinde bir kütüphane var evimizde. tıklım tıkış kitap dolu. yakında yeni bir tane daha eklememiz gerekecek sanıyorum. sayısını bilmiyorum malesef.

ben 27 yasındayım, iş ve okul yoğunluğuma göre değişse de ayda 1 -3 kitap bitiriyorum. eşim 28 yaşında, o benim iki katım kadar okuyor.

edit: kindle sahibiyim ve bilgisayarımda yüzlerce, kindle'ımda 26 sayfa kitap var. kindle üzerinden çok daha hızlı okuyorum.

oldukça nitelikli, bilgi dolu 7 kitabım var. diğer edebi kitaplar falan ailemin evinde.

odamda 300-350 civarı benim aldıklarım var kendi kitaplığımda. 1000 e yakın da ailemin aldıkları vardır evde salonda. ayda 4-5 kitap okurum genelde (kitabın kalınlığına ve konusuna göre bu sayı artabiliyor da azalabiliyor da). ama sınav, tatil yüzünden 1 kitabı 1 ay elimde dolaştırdığım da oluyor. yaş 20.

300den fazla olsa gerek, tabi ebook olanları saymıyorum en az 50 tane de orada vardır. yaşım 27.

300+ buradan bakınca benim olanlar da 50 kadardır sanırım. Bana hitap eden çok faza kitap bulamadım :( Yaş 23 buçuk :)

Yaş 21 hergün okurum sayamadım ama binin üzerinde

şu an elimde 25'e yakın kitap var. 21-22'sini son 30-35 günde okudum, diğerleri de bitince takasa gidecek hepsi. ne okuduğumu bir daha okurum, ne izlediğimi bir daha izlerim. binaenaleyh kitaplığım yok. hiç olmadı. kitaplardan beğendiğim pasajları ya fotoğraflarım ya da bir yere not ederim.

her ay 20-30 kitap alıyorum. bitiriyorum ve takas yapıp yenilerini alıyorum.

yaş 23, haftada ortalama 1-2 (son 20-25 günde 10)


gazete, dergi, makale vs. saymıyorum. yukarıya da sadece okuduğum romanların verilerini yazdım.

bu kadar cevap gelmiş, neredeyse hiçbirinde bir laf sokma, ne bileyim, bir ironi falan yok! çohenteresan bir gelişme bu bu kadar ekşicinin bir arada olduğu bir mecra için.
kendime ait 30 tane anca vardır sanırım. okumayı söktüğümden beri hesaplayınca yılda 20 küsür kitap falan oluyor ortalaması.

yaş 26 halihazırda rafta duran 650nin üzerinde, ödünç alınıp geri gelmeyenlerle beraber 800e doğru yürür sanırım toplam kitap sayım. e-kitaplar da dahil olursa 6000i geçer. okuduklarım da 4000 civarıdır muhtemelen. ayda ortalama 5-6 kitap bitiriyorum fırsatım olduğu müddetçe

tam sayısını bilemiyorum ama 270-300 adet arasında sanırım. çoğunluğu rus edebiyatı olmak üzere roman ve siyaset bilimi/devletler hukuku kitapları var.
hergün ortalama 2 saatimi okumaya ayırıyorum, ancak satın almak yerine çoğunlukla kütüphane kullanıyorum.

duyuru açılalı 2 yıl olmuş fakat aklıma takılan bir olay var.

arkadaş 26 yaşındayım 4000 kitap okudum demiş.

kısa bir hesapla ortalama bir kitabı 300 sayfalı kabul edersek, 10 yaşından beri okuduğunu varsayarak günde 200 sayfadan fazla ve istisnasız her gün okumuş olması gerekir.

bir sayfa bir buçuk dakika ortalamayla okunmuş olsa bu 300 dakika yani beş saat yapar.

16 yıldır her gün istisnasız beş saat kitap okumanın ben mümkün olabileceğini düşünmüyorum.

henüz kendi evime taşıtamadığım kadar fazla.

yaklaşık büyük kolilerle 10-15 koli. sayısını bilmiyorum. hepsinin her sayfasını okumadım, daha okumadıklarım da var yani.

karşındaki kişiye Müslüman olmadığını söyle. Kimse kimsenin dini görüşüne karışacak değil ama olmayacak duaya da amin denmez.

kardeşim türkiyede yaşıyorsun biliyon dimi

edit: nickini şimdi gördüm, o kız ıyy hippiiiii diye sana siktiri çekerse çok gülerim lan

Allah korusun ya ne yaparım bilemiyorum inan. Müslüman ne ya sene 2014 :S

yani müslüman da olsa kafa yapılarınız uyarsa anlaşabilirsiniz. benim kız arkadaşım da müslüman zaman zaman sorunlar oluyor tabi ama bu yüzden vazgeçseydim pişman olurdum.
ayrıca garipseyen arkadaşlar hiç garipsemesinler..

(bkz: sevgilisini öpebilmek için rükuya eğilen erkek)

müslüman çıkmak nasıl oluyor? ben anlamadım?

geceyarısı vampire dönüşmek, üzerine su dökülünce gremlin olmak gibi mi?

Ciddi bir ilişki düşünmüyorsam sorun etmem, ama iş ciddiye giderse oturup adam akıllı konuşmak lazım, şahsen tercih etmem böyle bir ilişki ama hadi diyelim oldu, iki tarafında anlayışlı, saygılı insanlar olması gerek.. Olmayacak şey değil ama bana zor gibi geliyor.. Kolaylıklar..

müslüman değilim.

Sevinirdim, bende müslümanım sonuçta. Allah inancına sahip olan birini tercih ederim.

musluman degilsin ve anladigim kadariyla herhangi bir dine karsi inancin yok (veya başka herhangi bir din inananıysa)
ve gene anladigim kadariyla din(lere)e karsi da bir tepkin var(normalde tepkim bellidir ama dediğim gibi bu sefer durum biraz farklı)gayet normaldir,anlasilir.
burada onemli olan bir dine inanip inanmadigi degil, nasil bir insan oldugu olmali bence. sonucta birbirinizin inanclarina saygili oldugunuz surece bu durum bir sorun olusturmamali.
zenciamacalismiyor guzel demis; bunun icin vazgecseydim pisman olurdum.
sen bunu diyebilecek misin? once buna karar ver bence.
ikinizin de bu konuda fazlasiyla olgun olmaniz gerekiyor.

kahkaha atıyodum az kaldı hocam bu ne ya :)

dünyada 1.6 milyar müslüman var, korkacak çok şeyin varmış senin yav.

Allah yardım olsun kardeş :( :P

kız arkadaşım oruç falan tutuyor, aileden gelme bir dine yatkınlık var. ben ise ateistim. ben 24, o 23.

gel gör ki birlikte yaşıyoruz ve ben klasik bir ateist profili çiziyorum. yapmadığımız halt yok, eğer dert edindiğin buysa. dibine kadar müslüman değilse, sorun yok.

yukarda biri sormuştu, ateistim.

65 derece, çok yakınımdaki bir ateist-müslüman evliliğinden gördüğüm üzere olgun, anlayışlı, hoşgörülü, saygılı vs. olması beklenen taraf hep ateist taraf oluyor, kadın adamın ateist olduğunu bilmiyor ayrıca. kadın bilse ve adam bu kadar hoşgörülü olmasa ilişki nasıl seyrederdi bilmiyorum.

kadın erkek fark etmeksizin bir insanda dikkat ettiğim ilk şey dünya görüşü (siyasi, dini, felsefi vs.) ikinci olarak da tavırlar. adam fazlasıyla 'iyi insan' egosuz, samimi, işi gücü bırakıp senle dereden tepeden muhabbet eden biri. siyasi, dini vs bu fikirlerini bir kenara bırakırsak iyi, dürüst, biraz deli ve bünyesinde sayamayacağım bi sürü harika özellik barındıran süper bi insan. ama eğer herhangi dini bir inanca sahipse ciddi bi ilişki yürütemem sanırım o'nla.

ozzpwnz ve zenciamacalismiyor, kız arkadaşlarınızın ateist olduğunuzu bilip bilmediklerini merak ettim.

türkiye'deki çoğu müslüman, herhangi bir kur'an çevirisini baştan sona okumuş bile değil. dert edeceğin daha öncelikli şeylere bak ona gelinceye kadar; hayata bakışı, politik görüşü gibi şeyler var örneğin karakterini belirlemesi-karakterinden kaynaklanması veya bir şekilde nasıl birisi olduğunu göstermesi daha muhtemel olan.

cami avlusuna bırakırdım.

yahu yazdık ya işte bi insana bakışımı belirleyen ilk şeyler dinin yanında siyasi görüş ve dünya görüşüdür diye. ha karakter yazmayı unutmuşum ama adam zaten fazla karakterli bi insan.

tabi ki de koşarak uzaklaşırdım. türkiye'de müslüman ne alaka yani. sen de kaç böyle bir ihtimal bile olmaması lazım ama yine de neme lazım yazayım istedim.

örneğin dedim, daha başka örnekler veredebilirim istersen kişinin kim olduğunu yahut nasıl birisi olduğunu gösterecek olan, dinden daha önce. tekrar edeyim, türkiye'deki çoğu müslüman herhangi bir kur'an çevirisini baştan aşağıya okumuş dahi değil, nesi belirleyebiliyor yahu bakışını? kişinin ateist, deist olması yahut başka bir dinden olması, türkiye özelinde belki kişinin sosyal çevresini de gösteriyor olabilir - de senin bakışın bu çerçevede değil zaten. kişinin seçmediği ve çoğunun kimlik olarak taşımaktan daha ötesini yapmadığı bir şey sana neyin varsayımında bulunduruyor olabilir yahu?

Karakter bölünmesi varsa uzak dur.

Korkma bizden, çünkü biz her yerdeyiz :)

ya kulkke ne demek çok önemli değil, inanan adamlar baştan aşağı bütün hayatlarını bu inanca göre inşa/bina ediyor, hayata bakışlarını inançları belirliyor. ha dini pek takmayan biriyse iş değişir tabi.

onu sandalyeye bağlar, ağzına litre litre viski doldururdum

benimki çıktı. gittim bi de evlendim. gerçi boşancaz gibi ama bu konuyla alakası yok. takıl kafana göre.

peşin edit: atesitim evet.
bi daha edit: iki taraf da birbirinin ne mal olduğunu bildi ve birbirine bulaşmadı. arada "ne yani ölünce hiçbi şey olmıcak mı diyon sen şimdi" gibi hafif konuşmalar dışında hiçbi şey olmadı.

hehe. son iki cevaba çok güldüm.

@baldur 'un cevabına ofiste sesli güldüm.

@beatli hippie türkiye'de çoğu müslüman daha kur'an'ın çevirisini baştan aşağıya okumuş dahi değil ama tüm hayatlarını ona göre mi inşa ediyorlar? nasıl olabiliyor yahu o?

türkiye toplumu'nun önemli bir çoğunluğu muhafazakar yaşam biçimine sahiptir ama onların büyük çoğunluğu dinsel muhafazakar değil geleneksel muhafazakarlardır. gene muhafazakar yaşam biçimine sahip olmayıp muhafazakar olanların da beslendikleri kaynakları din değil geleneksellik. dinsel muhafazakar yaşam biçimi olan insanı da kendi çevrende bir şekilde buldu isen bilemem.

Kendini müslüman olarak tanımlayan bazı insanların tahammül sınırları kendini bir dinle tanımlamayan kişilerden daha geniş olabiliyor zaman zaman. Yani başkasını kendi inancına göre yargılamıyorsa ve sen de "Nasıl kanıtı olmayan bir şeye inanabilir?" diyerek dogmatik kafa yapısını sorgulamak yerine onun tahammül sınırlarıyla ilgilenirsen anlaşmamanız için bir sebep yok bence.

Ayrıca, Türkiye'de kültürel muhafazakarlık var; bu sadece dinle şekillenmemiş. Kapalı, küçük toplum muhafazakarlığı var. Bu nedenle hiçbir dini ritüelle ilgisi olmayan biri bile çok dar görüşlü olabiliyor.

Bu mesajda anlatmaya çalıştığım şeyi şu soruya verilen yanıtlarda bile görebiliyoruz malesef. Aynı soru "hoşlandığınız kişi ateist çıksa ne yapardınız?" diye sorulsa verilen yanıtlar bu kadar cıvık olmazdı.

Yalnız bir müslüman olarak şunu söyleyeyim.

Kendini müslüman olarak tanımlayan çoğu kişi aslında dinden bihaber, müslümanlık adına yaptıkları şeyler genelde bilinçli olmaktan değil gelenekten ve alışkanlıktan kaynaklanıyor. EN basitinden bir müslümanın bir ateistle evlenmesi yasaktır, çoğusu bundan dahi habersiz veya bilse bile sorun yapmıyor. E haliylede müslümanlık kimlik kağıdı müslümanlığıyla sınırlı kalıyor.

O sebepten çokça bir sorun yaşayacağınızı zannetmiyorum. 1-2 sınırlı mevzuda laf dalaşına girmezsiniz, yeterli. E tabi bu bir kısım için geçerli. İnandığı gibi yaşamayan ama kritik mevzularda dini kuralları önemseyen bir başka daha kitle var.

EN iyisi en baştan konuşun ağzını arayın. Sonra sıkıntı olmasın.

sonradan müslüman olan bi erkek arkadaşım vardı. içkiyi, sigarayı bıraktı. beş vakit namaza başladı. bana sarılırken bile günah işliyomuş gibi halleri vardı. cemaate de girmiş duyduğuma göre.
neyse, olmadı yürümedi zaten. karşılıklı oturup birer içki içip muhabbet bile edemiyoduk.
ben inançlıyımdır bu arada, ama gereklerini yerine getirmem.
eğer yukarda anlattığım gibiyse zor.

ister inan ister inanma tam olarak dediğini yaşıyorum ben de bir kaç gündür. ayıptır söylemesi bi kız var -nasipse yengen olacak ehehe- kız uçuk biraz, epey bohem takılan bir tip. ailesinin hafiften dinci olduğunu biliyordum zaten de, facebook'una baktım, allah (cc), kuran-ı kerim vs. gibi bir iki sayfa beğenmiş; acayip şaşırdım ne yalan söyleyeyim. ilk aklıma gelen eskiden beğenmiştir oldu (malum bu ülkede herkes müslüman doğuyor). sonra dedim ya tek derdimiz bu olsun. ama yer yer büyük bir sıkıntı da olabilir; yani sonuçta normal arkadaş değil de eş olacaksak, yediğimiz içtiğimiz bir olacaksa tam kestiremiyorum ne olur. ama dediğim gibi tek derdimiz bu olsun.

ya işte ister gelenek deyin, ister geleneksel muhafazakarlık deyin, ister dini çok bilmemesinden kaynaklanıyor muhafazakarlıkları deyin (açıkçası bu biraz komik), kapalı bi toplum olmamızdan falan deyin; sonuç itibariyle inançlı adam muhafazakar olur. ben mesela buna yarın bi gün gel sevişelim desem, o ben zina yapmam diyecek. biliyorsunuz müslümanlar evlilik dışı ilişkiye 'zina' diyolar. sonra benim bekaretimi sorgulamaya kalkacak belki. bana bunları sorgulamayan müslüman gösterin? kadın erkek eşitliğine inanan bi müslüman gösterin? bi kadının üzerinde egemenlik kurmayı düşünmeyen bi müslüman gösterin? dinle çok ilgisi olan veya olmayan fark etmez.

dediğim gibi muhafazakar değilse ve din onun için fazla önem teşkil etmiyorsa sorun olmayabilir. ama bilemiyorum yine de böyle az veya çok müslüman bi adamla ciddi bi ilişki yürütebileceğimi düşünmüyorum.

edit: biri demiş; dini ritüellerle pek alakası olmayan adam da muhafazakar olabiliyor, e bu ritüellerle alakası olan adamın muhafazakarlık seviyesini takdirinize bırakıyorum artık.

o da ailesi de biliyor.

kabataşta kadını dövdüler dendi.
görüntüler çıktı, ortada hiç bir şey yok.
onlar eksik dendi, tamamı çıktı, yine bir şey yok.
saldırılan(!) kadının facebook paylaşımları yayınlandı, saldırının(!) ertesi günü kılıçdaroğluyla dalga geçen postlar paylaşmış gülücükler eşliğinde. psikolojisi ne kadar bozulduysa artık.

budur.

biraz ek bilgi kadın AKP Bahçelievler belediye başkanının gelini, Tayyip bir yakınımın gelini diye yırtındı bunun için.

kadın ve bebeği olaydan 2-3 gün sonra adli tıptan darp raporu almışlar. bunun kopyası var internette, kolayca bulabilirsin. kadının bacağında 2-3 santimlik birkaç morarma, bebekte de birkaç çizik var.

böyle bir rapor var ama o yara-bereler nasıl oldu belli değil. kadın belki merdivendeni sandalyeden düştü, belki komşusu ya da kocası vurdu bunlar belli değil.

başbakan raporu nerenize koyacaksınız dedi. kadının kayınpederi böyle bir olayda "kadının beyanı esastır" dedi, yani kadın demişse saldırı gerçekleşmiştir anlamına.

ayrıca olaydan sonra balçiçek pamir kadınla görüşmüş, tv'de konuşmuş galiba, işte kadın saldırıya uğramış, mağdur olmuş falan filan. bir de ismet berkan yazmış galiba. (ben çok sıkı takip etmiyorum) sonra görüntülerde bir şey çıkmayınca bunlar da çark etti. balçiçek pamir kandırıldım demiş. yersen yani.

uydurma o şarkı diye düşünmüştüm ben.

@mea maxima culpa aslında muhtemelen öyledir de işte bir umut.

catholicforum.fisheaters.com

www.eksiduyuru.com
bunları duyurularımızda hep anlattık...
kuru mama yemesi falan gerekmiyor ayrıca. dişlerinin kemirmeye ihtiyacı varsa verin oyuncaklarından kemirsin.

kuru mamasını yaş mama ile karıştırarak, daha sonra yaş mama miktarını azaltarak kuru mamaya alıştırıyoruz.

akan su için kedi su şelaleri satılıyor, onlardan alabilirsiniz.

su şelalesi var zaten, yanına bile yaklaşmadı aylarca, kaldırdım ben de.
teşekkürler yine de.

bence değil ama kişiden kişiye değişir. Ben Karamazov Kardeşler'i öneririm.

kesinlikle değil elime alınca bırakamıyorum... suç ve ceza'da ki iç hesaplaşmaları defalarca okuyabilirim.

ben budala'yi daha cok sevdim.

whoosie +1

hayır.

nasıl bir cevap bekliyorsun? dostoyevski sıkıcıdır. behzat ç oku. adam küfretsin sen gül, eğlen filan.

arada epey fark var ama.

Karamazov +1

Delikanlı çok sıkıcı

Kumarbaz da çok iyi mobil olduğum için editleyemedim

üyelik yapamazsın, giriş yapabilirsin.
itüye git, kapıda(okul kapısı) kimlik sorabilirler, kimlik bırakmanı isterlerse öğrenci kimliğini değil normal kimliğini bırak. kütüphaneye girdiğinde, kapıda danışma görevlilerini göreceksin. onlara durumunu anlat, araştırma için mutlaka içeri girmen gerektiğini, öğrenci olduğunu vs anlat.zorluk çıkarırlarsa içeride kütüphane görevlileri var;onlarla görüşmek istediğini söyle.

sarıyer halk kütüphanesi küçük.
*uzak alternatif; bahçeşehir üniv.kütüphanesi

sadece bir kere girebilirsiniz laf anlatarak. Uzun süreli kullanım yapmanıza izin verilmez muhtemelen. Ayrıca Mustafa İnan Kütüphanesi İtü'ye bile çok çok küçük geliyor.

okuldan güzel bi kardeşimizle arkadaşlık kur kartını al gerisi sana kalmış :)

Kartını alarak sakın girmeyin!

kartı okuttuğunuzda (bazı kartları turnike okumuyor hala) monitörde öğrenci fotoğrafı da görülebiliyor. Size kartını veren öğrencinin hayatını karartmayın.

hayatını karartma biraz ağır olmamış mı ya ?

Yerde buldum girdim der giren kişi. haha.

kartı kaybolanların kayıp bildirimi yapması gerekir hohohoooyt. ne komik yer bu duyuru :)

kartı okuttuktan sonra bakan güvenlikçiye rastlarsanız benden kendisine bi mandalina =D ordaki hafif kel abimiz hanımablamıza yazmaktadır bilesiniz. artı kütüphane sitesine baktıysan orada üyelik muabetinin de gördüğünü görürsün.

nerde o dediğin yer, ben yarın gidip senin için kontrol edicem :)

humus, felafel deyince helecan yaptım yeminle.

felafel nohut köftesi :)

(eğer farklı bir tarif uygulamıyorlarsa) içi yumuşak bir yiyecek. ceviz ya da başka bir şey olmuyor. köfte yiyebiliyorsan sorun olmaması lazım. afiyet olsun

ferzan özpetek filmi. serseri mayınlardı galiba.

mal veterinerler ve illa kısırlaştırın diye yaygara yapan duyuruculara ibret olsun. bence o bahçeye bırakın, böyle eşşek kadar bir kediyi yavrularıyla birlikte bizim okula bıraktılar, bir iki haftada ortamını kurdu. alışır, dayak yese de ölmez.

FIP kediler arasında bulaşıcı bir hastalık. Başka kedilerin yanına bıraktığınızda onlar da enfekte olacak. O yavrucakların günahı ne? Bırakmayın bahçeye.

Eğer FIP şüphesi varsa, FIP olmadığından emin olmadığınız sürece başka kedilerle aynı ortama sokmayın.

Ayrıca FIP olan bir kedi kısırlaştırılmaz diye bir şey yok. Arkadaşımın kedisinde de FIP var ancak kısırlaştırıldı, üzerinden 1 sene de geçti, maşallah gayet normal hayatını sürdürüyor. FIP'li kedilere aşı yaptırılmaz ve bir evin bir kedisi olmaları gerekir. Bağışıklığı düşmediği sürece sağlığı bozulmaz. Onun dışında bir şey yok.

kesin fip değil, başka virütik bir şey de olabilir. ama olmayabilir de işte. bilemedim.

E iyi de, viral hastalıkların hepsi bulaşıcı. Dolayısıyla ilk yazdıklarımı FIP yerine viral hastalık koyup okuyabilirsiniz. Değişen hiçbir şey olmaz.

Kısırlaştırma öncesi kan tahlilleri yapılır. Bi anormallik görülürse de, operasyon ertelenip önce tedavisi yapılır. Ha kaybettiğiniz kedinizin kan tahlilleri yapılmadan kısırlaştırıldıysa, o veterinere stres dolu saatler yaşatın derim.

demet niye bahçeye terk etmeye karar vermiş anlamadım. kendisi hakkında pek iyi şeyler düşünmedim.

@istinye'de bekle arkadaşımızın yazdıkları çok önemli bence.

@mea maxima culpa senin kadınlara ettiğini kimse kimseye etmedi bu dünyada. kedili menopoz teyze, tedavini olsan da duyuru olarak hepimiz rahatlasak artık.

kediler senin evindeki biblo değil, tabii ki bahçede yaşayacak. hayati tehlikesi yoksa (cadde üzeri vs. değilse) senin evinde olduğundan daha mutlu yaşar bahçede.

yav he he haklısın demet troll kardeş. ben menapozlu kedili teyzeyim.

bütün kedileri de sokağa atalım canım benim.

bir kere vet. fipöolabilir demiş ama neye dayanarak dediği belli değil, sadece tahminde bulunmuş. belki de başka bir nedenle kaybettiniz kediyi. benim bildiğim, viral hastalığı olan kediler kendilerini belli eder ( bana bir derneğin vet.inin söylediği bu). ben derim ki, siz emin konuşmayan vet.in sözüne göre hareket etmeyin ve kan testi yaptırmadan dönülemez kararlar almayın.

@Demet:

kedileri bahçeye bıraktığında, "ben yola çıkmayayım bari, çimenlerde çok rahatım" demiyor, sorun bu zaten.

---

istinyede bekle'nin dedikleri doğru.
(diğer kedilere bulaşması vsvs)

yalnız fip mi, fiv mi, yoksa böbrek hastası mı iyi öğrenmek lazım.
bunların hepsi birbirine karışan şeyler.
maalesef veterinerlerimiz "haa, fiv bu" diye böbrek hastası kediye antibiyotiği basıyor.

çünkü belirtiler genelde aynı oluyor.
ya da hasta olan hayvan bünyesi sağlam olduğu için uzun uzun yaşıyor, sonra bir şekilde hastalanıyor ve hepsi birden veriştiriyor.

o yüzden süreci iyi takip etmek lazım.

fip'se eğer ıslak mı, kuru mu?
mesela gözüyle ilgili olan sorun fip'ten kaynaklanmış olabilir mi?
kuru olan göz tahribatı yapar çünkü.

fip'li kedilerin uzun süre yaşayabileceği doğrudur.
hatta kedilerin çoğunda vardır bu.
ama onunla yaşarlar ve ölürler.
yani sonu ölüm olmak zorunda değil.
öncelikli olarak "doğru teşhis" koyulması lazım.

bir de, eğer yazın bile sokağa bırakırsanız hayvanın ömrü mutlaka kısalacaktır, hastalıktan ölme ihtimalini arttırırsınız.

ben olsam önce teşhisin doğru olduğundan emin olur, en azından 4-5 veterinere ne yapmam gerektiğini ve kısırlaştırma konusunu danışırdım.
(isterseniz tavsiye de veririz buradan)
ondan sonra da ona göre hareket ederdim.

geçmiş olsun.
başınız sağolsun.

---

viral hastalığı olan kediler çok uzun süre boyunca virüsü taşıyıp, bastırabilirler.
4 yaşında virüs kapmış olan hayvanın hasta olduğunu, 13 yaşına geldiğinde, başka bir rahatsızlığı başgösterdiğinde de anlayabilirsiniz.
çünkü yaşlanmanın ve diğer rahatsızlıkların vücutta oluşturduğu güçsüzlükle birlikte aktif hale gelebilir.

yani bu, virüsün aktif olup olmamasıyla da ilgili bir şey.
kedinizin bünyesiyle de doğrudan ilgili.

@blatta hiberna
yarın bir kaç vet. dolaşıp kit vs. teşhis sormayı planlıyorum, tavsiyeniz varsa dinlerim.

siz maalesef ankara'daydınız değil mi?

ankara'da olmadığım için bana verilen tavsiyeleri size aktarabilirim ancak.
ama tahlilleri yaptırırsanız, buradan şahsen tanıdığım 1-2 veterinere mail ya da telefon aracılığıyla danışabilirsiniz mesela.

ama tabii önce bir takım tetkiklerin yapılması lazım ki, ona göre bilgi verelim.

ben yine de bu arada ankara'yı araştıracağım.

geçen gün biri şöyle bir duyuru açmıştı, belki o da yardımcı olur size:
eksiduyu.ru

Vtmyi bi arayayım yarın :)

vtm'nin iyi olduğunu biliyorum, ama ateş bey demişler duyuruda.
benim bilgim tavsiye ve uzaktan duyumdan ibaret sadece sonuçta.

orada ateş beyle görüşün isterseniz.

aslında istanbul'da talat bey var.
çok fena söğüşler adamı, ama teşhis konusunda da çok iyidir.
olmazsa telefonunu veririm, bir arar danışırsınız.

siz sonuçları öğrenince bana mesaj yoluyla haber verirseniz sevinirim.

alirdim

al tabii ki

net alırdım.

alırdım, sen hizmeti veriyorsun sonuçta.

O gününüzü ayırıp okula gidiyorsunuz siz, yani iş başındasınız, öğrencilerin de gelip dinlemesi gerekli

yani siz o,ücreti hakkediyorsunuz

elma satsan sattığın adamın o elmadan gerekli besini almasına göre mi ücretini alırsın? o hesap, sen işinin başındasın yani hakettiğin parayı alacaksın.

Eğer hiçbir öğrenci okulda olmamasına rağmen ben okulda ders anlatmak için hazır olarak bulunuyorsam her türlü alırım.

otobüs boş gidince şoför maaş alıyorsa, sınıf boş olunca öğretmen de maaş almalıdır.

Dolu dersleri adam gibi anlatıyorsam alırım.
Dolu dersleri adam gibi anlatmayıp onların parasını alıyorsam; boşu hayli hayli alırım demektir zaten. :)
Her türlü alırım yani.

Verilen örneklere göre boş sınıfa ders anlatmanız lazım yalnız.

Pişirme derken? O zaten işlem görmüş bir ürün farkındayız değil mi? Pişirmenize gerek yok çünkü çiğ değil. Üstüne yoğurt koyup ya da süt koyup yiyebilirsiniz.
Pişmemiş yulaf almanız lazım bu işlem için lifalif değil.

suyla çok yavan olur. sütle pişirin.

pişirmek derken süt kaynamaya başlayınca alın ateşten.

bildiğim kadarıyla o sıcak su eklenerek değil de baya sütle pişirilerek yapılıyordu.
şöyle de bir tarif var
qunegond.wordpress.com

ozdek, sorum o değil.

yine de : www.youtube.com

Considerations
Some people might find that digesting raw oats is more difficult than digesting cooked oats. Although raw oatmeal is neither unhealthy nor dangerous, avoid eating it uncooked if it causes gastrointestinal distress. Symptoms of gastrointestinal distress might include constipation, excess gas, stomach cramps, nausea and difficulty passing stool.

su ile yapıyorum. yerken süt ekliyorum.
tarifimden çok memnunum. orası değil derdim zaten.

sorum hala o jelatinimsi şey.

kaynattığınız için olacak. ben hiç öyle bir şeyle karşılaşmadım. zaten kıyılmış-işlemden geçmiş bir ürün bu, kaynamasına gerek yok.

Yulaf ezmesi pişirilir de bilip bilmeden konuşmayın. Oatmeal diye bir şey var az araştırın ondan sonra ahkam kesin.

Çiğ de yenir tabi ama asıl pişirilir ve pişerken de lapalaşır. Hatta karıştıra karıştıra pişirir bunu ingilizler falan.
O jelatinleşme olayı çok normal. Pişirirken arada Karıştırın yeter.

Niye burada bir şey yazılınca azarlanıyor, çemkiriliyor, biz de İngilizce biliyoruz, biz de oatmeal biliyoruz, dakikalarca kaynatmaya gerek yok, tıkırdayı,ca ateşten almak yeterli dedik

iyice soğutuyor bu her şeyi bilen adamlar

yardımlaşma yeri mi azar işitme, sinir bozma yeri mi burası?

Evet soğutursanız sulu kalmışsa oluyor öyle jöle gibi, içinde tahıl olan bütün çorbalar oluyor öyle

yani yeni bir şey keşfetmediniz

yemek isterseniz az su koyun, karıştırın, ısıtın yiyin

normal

mea maxima culpa, o foto 4dk sonundaki hali. soğuma ya da fazla kalma gibi bir durumu yok yani. keşfettim diye de gelmedim zaten :)

teşekkürler herkese.

Bir yemek tarifinde de azarlanınca ne diyeceğimi bilmiyorum artık

yulafa özel bişey değildir herhalde. çünkü normalde buğday falan gibi şeyler pişirince de biraz karıştırmadan durunca öyle oluyor kenarları falan.

hayır

arkadaş nerden bilelim,beğendiysen birlikte olmak isteyebileceğin kriterlerde ise ver numaranı değilse verme bu kadar basit bence.

kakara kikiri mukara.

birisi bana bayan diye hitap ederse anında soğur, uzaklaşırım.

bayan ne ya? nerden bulup kullanıyorsunuz? sanki dolmuş şöförü para üstü uzatıyor, dolmuş kahyası sıraya sokuyor, apaçi intibaı uyandırıyor.

kendinden emin bir arkadaş ilk olarak kadınlara "bayğğyan" demez, ikincisi böyle bir soruyu gelip burda sormaz. en önemlisi yeni tanıştığı bir kıza hemen tecavüzcü coşkun gibi sizi hoş buluyorum telefonunuzu verin demez.

telefon numarası istemenin yolları, incelikleri vardır.

mukara karara kikiri.

Cocugu daha once hic gormediysem tabi ki numarami vermem. Once goz kontagi kurmali, dikkatimi cekmeliydi.

Yani bu tanismali işlerin oncesinde kesişmeli bi vukuat yoksa, lak diye tanisilmaz. Zaten ben oyle birdenbire tanisilacak kadar guzel degilim. Bana her turlu ters teperdi.

hayır. hatta böyle bir durumda numarasını veren kızın aklından da şüphe ederim.

Git bir önce tanış, arkadaş ol falan. kız da seni görsün tanısın biraz. Ondan sonra niyetini belli edersin.
Ama bu şekilde direk reddi yersin bu da sana bir abla tavsiyesi.

"sizi fiziksel olarak hoş buluyorum" dese zaten ardıma bakmadan kaçarım ordan.

bayan dersen vermezler abi.kadın demelisin o zaman sevişme teklifini karşı taraf yapıyor.
selam bayanlar !

hayir kirolugun kokusunu aliyorum

Gelip muhabbet etmesi çok normal fakat numaramı isterse garipserim. Özel bilgimi tanımadığım adama ne diye vereyim, vermem. Şak diye fiziksel olarak hoş bulduğunu söylemesi de öküz olduğunun göstergesidir, o da olmaz.

Adam gibi muhabbetini etsin, sonra şeyaparız olursa.

bu durumu çok hoş özetleyen bir sahne var vicky cristina barcelona'da. filmi izleyiniz.

cevap: usülünü bilirse, gruptaki iki kıza "üçlü yapalım mı?" diye bile teklif edebilir.

Belli bir derinliğin üstünde olan havuzlarda can kurtaran bulundurma zorunluluğu olduğundan derinliği o seviyede tutuyorlar.Benimde boyum uzun ve bana o tarz bi havuzda yüzmek hiç keyif vermiyor

leğen gibi oluyor. hiç girmeyin o işe.

Baliklama atlamayip kurbagalama cirpinacaksan bi ihtimal.

8 sene lisanslı yüzücülük yapmış biri olarak konuşuyorum: boyu 13 metre olan bir havuz yarı olimpik bile değildir. etkin bir şekilde spor yapabileceğiniz bir havuz değil kesinlikle. arkadaşlarınızla eğlenmek için gidebilirsiniz ancak. 1,40 ise cidden çok az derinliği olan bir havuz. balıklama atlayamazsınız. ben olsam asla böyle bir havuza para vermezdim.
bu şekilde havuz sahibi olan ve bunu spor yapılacak havuz diye pazarlamaya çalışan bir işletmenin, havuz işletmeciliği konusunda profesyonel yaklaşımda olduğunu düşünmüyorum. literatürde belli ilaçlama ve devir daim ritüelleri vardır, bu adamların bunları bildiğini/uyguladığını düşünmüyorum. her türlü hastalığa maruz kalabilirsiniz.
diğer bir konu ise eğer amacınız sporsa ve sporun size ekstra külfet oluşturmasını istemiyorsanız (iş yerinize yakın havuz seçmenizden yola çıkıyorum), yüzme işi zahmetlidir. yanınızda bonenizi, mayonuzu, gözlüğünüzü, şampuanınızı, havlunuzu, havuzda giymek üzere bir çift terliğinizi ve saç kurutma makinenizi getirmeniz gerekir. iyisi mi bir fitness merkezine yazılın. daha az eşya taşırsınız ve spor öncesi/sonrası sizin için ızdırap haline dönüşmez.

atlamak yasaksa veya atlamak istemiyorsan gideri var. profesyonel değilsin sonuçta. boyunla da alakalı gerçi, ben 170im 150lik havuzda gayet güzel takıldım. benden uzunsan bir ihtimal rahatsız edebilir.

oha 2 metreye yakın boy demişsin. gitme abi rezillik çıkar. :D

@sapkasiz cikmam abi - 5 yıldızlı bir otelin kendi spor salonu

@eskiden sizofrendim simdi iyiyiz - detaylı cevap için teşekkür ederim. Ancak eklemek istediğim şöyle birşey var; şampuan, havlu, terlik, spor şortu zaten spor salonuna giderken çantamda olan şeyler. Ekstradan gözlük ve bone taşımak çok zor olmasa gerek :) İş yerine yakın tercih etme sebebim spor sonrası mesai servisi ile eve rahatça ulaşımımı sağlamaktı, yoksa ekstra külfetten kaçmıyorum.

Birçok havuz cankurtaran durumu yuzunde 1.40 oluyor.derinde yuzmek elbet daha keyifli ama çok da sıkılmazsın bence.

derinlik normal. spor merkezlerindeki havuzlar genelde benzer derinliklerde oluyor.

yalnız 13 metre ne? şaşırdım kaldım. pek bir randıman alamazsınız 13 metre uzunluktaki havuzdan.

spor merkezindeki havuza atlayıp zıplamaktan bahseden bazı arkadaşlarımıza ne söyleyeceğimi bilemiyorum. atlamak istiyorsanız gidin denize atlayın. kapalı havuzlar bunun için değildir. havuzlara atlayıp sakat kalan insanlar olduğunu hatırlatayım.

ayrıca havuz tam olimpik havuz olsa bile, ki yanlış hatırlamıyorsam derinlik 2.1 metre oluyor o zaman, o havuzlara da atlanmaz. yüzme hocaları öğrencilerine havuza atlama tekniği gösterirler ama bildiğiniz coppadanak atlama değildir o. havuzun kenarına çömelerek, yavaşça girersiniz suya.

bir de bu gibi yerlerde havuza atlayıp etrafı rezil edince yuh deve, su aygırı mısın, öküz müsün gibi lafları yediğinizi iyi bilin. dışımızdan değilse de içimizden söylüyoruz bunu.

Derinlik bence sorun değil ama 13 metre çok kısa.

bilgisayarını al ve okuma yapmak üzere farklı yerlere git. kütüphaneler, kafeler, güzel havalarda ağaç altları, hatta ve hatta evin başka bir odası vb.

bilgisayar yerine tablet kullanmak. ilk söyleyince saçma geliyor fakat tabletler bildiğimiz kitaplara daha yakın araçlar, böylece hem mobilite artıyor, hem de onu kitap gibi istediğiniz anda istediğiniz yerde kullanabiliyorsunuz. ayrıca bilgisayara nazaran daha az akıl çeliciye sahip olması da cabası.

Herkes kendisine bir çalışma yolu bulmak zorunda, artık kafeye mi gidersin, kütüphaneye mi, yoksa kendi çalışma masam mı, bunu sen bileceksin. Otur makalenin başına, kalkma.

çalışma yöntemi olarak makaleleri kağıda basıp önemli yerlerini renkli kalemlerle altını çizmek, sayfa kenarlarına not almak, makalelerin özetlerini çıkarmak gibi yöntemler benim çok işime yarıyor

bir de bu akademik makale, edebiyat değil, zevk için okumuyorsun, bunu kafana sok, beğenmek hoşlanmak zorunda değilsin

sadece önemli yerlerini çıkartıp anlaman gerekiyor, bu da bir teknik. Zamanla öğrenecek ve geliştireceksin

bunları yazan insan şu anda starbucks ta önünde makalelerle ve iki ders için okuması gereken 724 sayfalık tutunamayanlar ile oturuyor

alışkanlık kazanman gerekiyor, onu da artık sen yapacaksın

eğer bu mesleği seçtiysen bu iş böyle. Artık üniversitedeki parti ortamı bitti

abi proseduru olmayan guzel ulke diyorsun. karpuz secer gibi doktora ogrencisi secen ulkeden sana ne gibi bir hayir gelebilir?

bir tayland, bir grönland, bir guatemala bunlar kendilerine has ayrı ayrı güzellikleri olan yerler. denemeye değer.

Yeni Zelanda
youtu.be

Benim de doktora için aklımda olan bir ülke. Ancak araştırmak gerek tabi ki.

mesaj kaygısından uzak değil ama:
küçük kara balık

samed behrengi'nin kitapları.

ayrıca rafik schami kitapları .

ciddi masallar arıyorsanız binbir gece masallarından başlayın.

artı andersen ve grimm. tam baskıları var hepsinin piyasada.

yapı kredi yayınlarının her güne bir masal diye bir kitabı vardı tüm dünyadan meşhur masalları derledikleri. çok beğenerek almıştım, güzel de bi kitap ama bazı masalların sonları yok :) benim bile aklım takıldı yeğenlere okudum da meraktan uykumuz kaçtı sonra nolmuş olabilir diye masalın sonunu kurgulamaktan. ama öyle şeylere takılmam diyosan alabilirsin içinde çok hoş masallar var.

Muzaffer İzgü'nün Ökkeş serisi, hala bile okurum aralarda.

@aychovsky +1 aaa ökkeş bahçıvan vardı bende de yaa, şimdi hatırladım. o da güzeldir

(bkz: neil gaiman)-(bkz: coraline) (bkz: mezarlık kitabı)

(bkz: a series of unfortunate events), (bkz: chronicles of narnia)

küçük prens

hansel ve gretel <3

andersen
bi de muzaffer izgü'nün anneannem serisi vardı,ben onu da severdim.

(bkz: balina nasıl balina oldu)

peter pan favorimdir.
filmlerini falan, her şeyini severim.

hansel ve gretel ve alice harikalar diyarında'yı da çok severim.

genel olarak grimm masallarının o karanlık ve gizemli tarzı hoşuma gider.
hâlâ okurum arada bir.

www.dr.com.tr
www.dr.com.tr

edit:

unutmuşum, bir de uyuyan güzel'e bayılırım.
çocukken belki bin kere izlemişimdir.
şimdi maleficent'ı sabırsızlıkla bekliyorum.
gerçi o da grimm olduğu için linkini verdiğim kitaplarda bulabilirsin.

yumurtadan çıkan ögretmen

24

mad men

yalansa bile çıkmaz o koku ya, yalayarak kendilerini temizlemekten ziyade tüylerini düzeltiyorlar bildiğim kadarıyla, pek bi çözümü yok gibi.

dışarı kontrollü bir şekilde çıkarmayı deneyebilirsiniz, köpek gezdirir gibi aynı ama bilemiyorum aynı olur mu kedi için.

kediler için toz şampuan var, denemedim ama çok çaresizsen dene istersen

kedi şampuanı var ama her gün her gün yıkayamam ki
aç değil açıkta değiller niye pis pis yerlere giriyo totoşlar anlamıyorum

aklıma bir şey geldi ama??
yavrular ne kadarlık oldu? tekrar kızgınlık göstermiş olmasın sizinki? benimki yavruları 2 aylık bile değilken kendini sokaklara atıyor, sonra leş gibi olup geliyordu erkek kedilerden kaçacağım diye.

ya aslında yavruları 5 aylık kendi de 1 yaşında falan herhalde
kızgınlık döneminde erkeklere kur yaptığına şahit oldum
etraflarında dolaşıp toprakta yuvarlandı falan 5 tane herif bunun yüzünden birbirine girdi hatta :) şimdi çıkıp napıyosa yavruları da kendi de pis kokarak geliyo
ayrıca evdeki çöpü de karıştırıyorlar
dayakla adam olunsaydı profesör olurlardı :p

yavru kediler kendilerini temizleme konusunda biraz bilgisiz oluyorlar, büyüdükçe öğreniyorlar.
erkeklerin kızgınlık döneminde, erkeklerin bıraktıkları kokunun olduğu yerlere sürtünüyor falan olabilir.

bence de toz şampuan denenebilir.

ama bana sorarsanız asıl çözüm kedileri dışarı bırakmamak.

protein değeri daha yüksek bir mamaya geçmeyi dene, belki tavuk kemikleri filan buluyorlar ve cazip geliyor üzerinde kalan etleri sıyırmak. mamanın yanında akciğer-dalak filan ver özellikle akciğeri iyice pişirerek. ben veriyorum, hayvanlar kendilerine geliyor, yerkenki keyifleri paha biçilmez oluyor :)

dışarda gezen kedilerin temizlenmeye vakti olmuyor, devamlı etrafı kollamaktan.

evdeki kediler boş zamanlarını yalanmakla geçiriyorlar.

yıkamayın. en iyisi kuru şampuan. ama şöyle bir şey de var ki kedi zaten dışarıya alışmış eve az geliyor. şimdi yıkamanızdan ya da kuru şampuandan filan iyice huylanıp evden eli ayağı çekebilir korkarım.

kuru şampuan kullanın. her gün kedi yıkanmaz

Tabi en hassas yerini yıkarsan hayvanın rahatsız olması doğaldır. Yıkamayı kesmen iyi olur. Veya daha düşük bir ihtimal ama kumu değiştirmek de işe yarayabilir.

bazı erkek kediler kızgınlığa erken giriyor.
benimkilerden biri 4,5 aylık falandı mesela.

eğer patilerini sildiğiniz için tepki veriyor olsa, kakasını da kuma değil başka yere yapardı.
sorunun o olduğunu düşünmüyorum.
erkek kedilerin tuvalet eğitimi biraz daha çetrefilli olabiliyor.
dediğim gibi, kızgınlığa erken girdiyse onun da etkisi vardır.
kısırlaştırınca geçer.
bazı veterinerler illa 1 yaşı bekleyelim diye tutturur, ama erken kızgınlığa giren kediler 6 aydan itibaren kısırlaştırılabilir.

şart değil, ama normalde tavsiye edilen şey, "kedi sayısı +1" sayısında kum kabıdır.
bir kum kabı daha almayı deneyebilirsiniz.
çünkü birine kakasını, birine çişini yapar bazıları.
ama şu anda muhtemelen ayakkabılığın kokusu ayakkabıların taşıdığı kokudan dolayı ona cazip geliyor, işaret bırakıyor.

bunun dışında pati silmekle ilgili olarak:

kediler zaten tahmin edemeyeceğiniz kadar temiz hayvanlardır.
o şekilde patilerini silmeyi büyüdüğünde asla takip edemezsiniz.
eğer sadece ıslak bezle siliyorsanız, zaten herhangi bir dezenfekte edici özelliği olmaz, sırf hayvana eziyet.
eğer sabun ya da başka bir şeyle siliyorsanız, hayvan kendini temizlerken boşuna kimyasal almasına neden olursunuz.
siz patilerini sildiğinizde, "aman nasılsa temizlediler, benim yalamama gerek yok" demez.

patilerinin arasını yine temizler, o arada sabunu ya da kullandığınız madde her neyse onu da yutar, zehirlenebilir.
çünkü duruladığınızdan yüzde 100 emin olamazsınız.

eğer sadece suyla yıkıyorsanız, dediğim gibi zaten bir temizleyiciliği yok.
sadece ıslatmış oluyorsunuz.
bir de, kedi yıkanmaz.
ve dediğim gibi, yıkandığı zaman da temizler kendini ve sabun vs mutlaka kalıyordur yıkasanız da.

hayatı boyunca klozete falan düşmediği sürece yıkamamalısınız.
yanlış anlamayın, ama biraz hastalıklı bir davranış gibi geldi bana.

zaten kumdan düşündüğünüz şekilde pislik bulaşmaz (ishal falan olmadığı sürece, normal şartlarda).
eğer patilerine kum yapışıyor falan diyorsanız kristal kum kullanabilirsiniz, onlar yapışmaz.
ya da kullandığınız kumun cinsi ne olursa olsun, kum kabının önüne ikea'da satılan banyo paspasları tarzı bir şey koyarsanız, patisinde kalan kum o paspasta kalır, eve yayılmaz.

şunun gibi olanları söylüyorum:
urun.gittigidiyor.com

ama her şekilde, patilerini yıkamanıza gerek yok.
hatta yıkamamalısınız, yani yanlış bu.
yanlış anlamayın, kötü niyetli olmadığınızı biliyorum da, dediğim gibi farkında olmadan da olsa hayvana eziyetten başka bir şey değil.

Kesinlikle kediyi temizlemeyin, ev kedileri durmadan yalanır temizlenirler zaten, niye ayrıca temizleme gereği duyuyorsunuz ki?

erkek kediler 5-6 aydan itibaren kızgınlığa giriyor, veterinerinize başvurun acilen

kendi sakalı dizi başladığından beri hiç kesmediğinide açıklamıştı. Takma olanlar ekleme olanlar biraz dikkatli bakıınca ayırt edilebilyor gibi sanki. bilemedim

kendi sakalları, grileşmesi için işlem yapıldığı için daha kabarık ve gür görünüyor birazda bilinçli kabartma var gibi.

dizide rol aldığım zamanlarda çok dikkat etmiştim. make up odasında sakallarına renklendirme ve kabartma yaptıklarını görmüştüm. heralde ekranda ondan dolayı biraz yapay görünüyor ama normalde kendi sakalları olduğu çok belli.

ben kendisini bizzat iki kere gördüm. markette alışveriş yaparken ve arabasını kullanırken.

kendi sakalları ve gerçek hayatta böyle bir sakalla birisinin yanınızdan geçmesi komik oluyor :)

@mea maxima culpa sen çarşambadan geçmedin heralde:))

pek sık gittiğim yerler değil oralar, ayrıca halit ergenç'i görünce insan "oooo kanuni!" diyor :) range rover kullanan padişah :)

yok yahu. teyzeler falan öyle giyiniyor da, gerek yok. ben kot pantolon spor ayakkabı gittim, hiç sıkıntı olmadı.

çok yaşlı tipler öyle takım falan giyip süsleniyor ya. crr istanbul'daki en rahat konser salonlarından biri, ben de kot-deri ceketle gidiyorum hep oraya.

arkadaşlar çok fazla viyana senfoni orkestrası konseri izliyorsunuz. türkiye'de yok böyle şeyler.

sevmeyi sevilmeyi gecip, kendi sagliginiz icin once zayiflayacaksiniz. gerisi gelir zaten.

saçmalıyorsun.

Doğuştan çirkin biri olsan laf etmeyeceğim ama bu kadar olay yapıp yine boğazını düşünüyorsan yapcak bir şey yok.

şurayı
sensinobez.blogspot.com.tr
ve şurayı
www.halilcoskun.com
bir okumanızı tavsiye ederim.
durumunuza "kilolu" olarak değil de "obezite" açısından bakmanız çok daha sağlıklı.
sağlık demişken, kilo vermek değil de sağlıklı olmak adına birşeyler yapmanız en güzeli.

kilo vermek bu kadar zor mu ya? kilo versen bütün sorunların çözülecek sanki..

Bu ülkede herkes manken gibi değil bakış açını değiştir, çoğumuz kiloluyuz ve bir o kadar da çirkiniz. Benimde burnum büyük :) ama ne yapayım, nefes alıyorum şükür.

saçmalama. sen ne bakıyorsun güzellik kıstaslarına. her şeyden önce kendini sevmeyi ve kendine güvenmeyi öğrenmelisin. bak fiziğin düzeltebileceğin bişey. ben de kadınım ben de güzellik standartlarına uymuyorum. kendimi de güzel bulmam. ama kendime saygı duyuyorum ve kendimle barışığım. istediğim her insanı da etkileyebilirim. dışarıdaki kızları vs bırak. kendine bak sadece. kendinle kimseyi kıyaslama. bir an önce fiziğinden rahatsızsan spora başla. ayrıca başkalarına kendini beğendirmek için değil, kendini iyi hissetmek için çabala her zaman. başkalarının isteklerini hiçbir zaman karşılayamazsın.

başlığı görünce yüzünde düzeltilemeyecek bi çirkinlikten bahsediyosun sandım. senin dediğin çirkinlik değil tipsizlik veya çekici olmamaktır. bu da spor yaparak vücudunu düzene sokarak halledilecek bişey.

dua et ki allah seni gerçek çirkinlikle sınamamış.

bu çağın güzellik standartlarına uymak zorunda değilsin. kendini güzel hissetmen önemli. bir erkek olarak, bakınca eksik hissetmene neden olan mankenleri zerre beğenmiyorum. o kişiler gerçeklikten uzak. tamam taş gibiler falan da, neler neler yapıyorlar o hale gelmek için. makyajlar, operasyonlar, photoshoplar, bilmem neler...

kilolu olmak sağlığına zararlı. böyle düşünüp kilo vermeyi denemelisin. kilolu insanlar iğrenç değildir, toplumun dışında da değildir. ama kilo seni hem fiziksel hem de ruhsal anlamda etkileyecektir, orası kesin. bu yüzden, böyle şeylere takılıp kendini üzmek yerine daha güzel hissetmeye çalış. kendini güzel hissetmeye çabalarsan, eninde sonunda istediğin formu bulacaksın zaten.

kendini neden diğer insanlardan aşağıda gördüğünü anlamıyorum açıkçası. kiloluysan kilolusun. beğenmiyorlarsa beğenmesinler, ne olacak ki?

trollük iyi bir şey değil. yapma böyle şeyler bence.

troll değilsen profesyonel yardıma ihtiyacın var.

Benim hem yüzüm çirkin hem de şişkoyum, öleyim mi ben o zaman napayım? :(

Ayrıca onu bunu geç de "naparsan napayım kilo veremiyorum" olayı yalan. İnanmıyorsan gel planını da beraber yapalım, 3 ayda kendini hiç sıkmadan 8 kilo veren biri olarak söylüyorum bunu.

Spor yap. "Spora yazıl" demiyorum. Zibilyon tane bilgi var internette. İyice bilinçlendikten sonra başla bir yerden.

Hepsini geçiyorum, kilo ver ya da verme önemli değil. Sen başkaları beğensin diye yaşamıyorsun. Hayatında bundan daha önemli dertlerin -üzüntü anlamında değil bu dert- olsun.

Tek derdin kilo konusu ise ve bunun için bütçe ayırabilecek durumda isen metabolik balansı araştırmanı öneririm. Şu an yakın çevremde 3 kişi uyguluyor ve çok memnunlar. Çok ciddi yol katettiler.

Ankara'da isen, arkadaşlarımdan öğrenip isim bile verebilirim.

manken gibi olma zorunluluğun yok zaten. etrafında bunu ima bile edenler varsa hayatında fazlalıklar demektir. bu çağın güzellik anlayışının hastalıklı olduğunu düşünüyorum ben. ne kadar ince, o kadar iyi değil. kendin için, kendini rahat/sağlıklı hissetmek için yap bir şeyler yapacaksan. başkaları için değil. yapma mecburiyetin de yok ayrıca.

ha "sana da bir abazan denk gelir illaki" diyene denecek çok şey var, ama insanın kendini yormasına değmez.

ya yeter artık mea maxima, her defasında bana troll demek zorunda mısın? hissettiklerimi yazıyorum ve kimseyi kandırarak keyif almıyorum.

1- beğenmek beğenilmek kiloya bakan bir şey değil. güzelliğe de bakmıyor. ne kilolu arkadaşlarım var manken gibi adamlarla evlendi/nişanlandı. olay o değil.

2- bazen bazı durumlarda kilo vermek zordur. rahatsızlığın vardır vs. önce doktora git. çünkü kilo vermek kolaydır ama eğer bir sağlık sorunun yoksa kolaydır. varsa ağzına sıçılır kilo verene kadar. bizzat yaşıyorum o yüzden biliyorum. ama pes etmedim. gir tumblr'dan arat ne insanlar var nasıl değişim geçirmişler (ara: before and after pictures)

bende hem insülin direnci hem de tiroit var. bunu bilmeyene kadar "lan sağlıklı beslenme desen var, spor desen var, ben neden hala şişmanım?" diyordum. he ilaç tedavisine başlayınca hayatım güllük gülistanlık olmadı. eskisi gibi hop diye bir kilo gitmiyor ama çabalıyorum. 3 ayda değil de 2 senede istediğim hale ulaşıcam belki ama umrumda değil.

eğer psikolojik desteğe ihtiyacın olursa bu dönemde almalısın. eğer kilon uygunsa paradoxical'ın tavsiye ettiği gibi halil coşkun veya benzeri bir doktora danışabilirsin. ben öyle bir operasyona uygun değilim ama onların hikayesini sadece okumak bile motivasyon kaynağı oldu benim için.

kısaca senin 36 bedenlikten uzaklığın maksimum 1 yıl. bu bir yılda deli gibi çabalayarak ulaştığın başarının tadını çıkarmak mı yoksa hep böyle üzülmek mi?

sağlık probleminden kaynaklı bir kilo problemi de olabilir. tiroid hormonlarının seviyesine baktır. daha sonra bir diyetisyene giderek kilo verme süreci için destek isteyebilirsin. Devlet hastanelerinde bile yardımcı olacak personel vardır muhakkak. daha en baştan yenilgiyi kabul etmiş gibisin. öyle olmaz.

Kilo alip vermek herkes icin kolay degil, anliyorum ama imkansiz bir sey degil bu. Eger gercekten istiyorsan basarirsin. Gerekirse bir uzmana git, halledilir. Bu kadar skma canini.

Bosver, olay kilo degil filan diyenler olmus ama ben katilmiyorum sahsen. Cunku asiri kilolu birini gordugum zaman acikcasi o insanin kendisine deger vermedigini dusunuyorum. Hastaligi-rahatsizligi olan, bu yuzden obe olan vardir anlarim tamam da abi her gun 5 bar cikolata yiyip kilosu yuzunden hareket etmekte zorlanan insanlarin normal bir yani yok. Her seyi gectim sagliksiz bir sey sonucta. Bunlarin ikisi de biriyle cinsel olarak yakinlasmamak icin cok gecerli sebepler. Yani olay goruntuden ote buna dayaniyor, en azindan benim icin. Bunlari seni ya da obez herhangi bir insani asagilamak icin soylemiyorum ama obezite sanki cok muhtesem bi seymis gibi insanlarin reklamini yapmasini yanlis buluyorum. Sonucta bu bir rahatsizlik ve buyuk cogunluk icin cozulemeyecek bir sey degil.

profesyonel yardım alman gerekiyor.

hem psikolojik durumun için, hem de fazla kiloların için.

şu yazdıklarının üstüne internet üzerinden yazabileceğimiz birkaç cümlenin sana hiç bir faydası olmaz. harekete geçmen gerekli.

kusura bakmayın. hayat duyurudan ibaret değil. kimsiniz bilmiyorum, nikinizi hatırlamıyorum.

duyurularınıza baktım. hepsi zayıflamak ve diyetle ilgili. bu konuda önemli sorunlarınız olduğu belli. duyurunun size ciddi sorunlarınız konusunda yardımcı olabileceğini düşünmüyorum.

imkanlarınız çerçevesinde profesyonel yardım alın lütfen. burdan kulaktan dolma bilgilerler bir yere varamazsınız.

Sorunun ne olduğunu ve çözümün de nasıl yapılması gerektiğini biliyorsun. Geriye azim, disiplin ve programlı bir şekilde ilerlemek kalıyor. Ne yemen gerektiğini, nasıl spor yapman gerektiğini öğreneceksin. Zamanla kilo vermeye başlayacaksın. Kilo verdikçe özgüvenin artacak ve artık bu bir bakış açısına dönüşecek. Bunları yapmadan erkek lazım bana dersen Kıvanç Tatlıtuğlar olmasa da mevcut özelliklerinin uyuşacağı birisini illaki bulursun zamanlar. Ama herşeyden önce sağlık için spor yap ve zayıfla lütfen.

Dayatilmis guzellik algisinin esiri olan erkekle bi omur gecirmek kolay degil zaten. Kaldi ki sen de bu alginin pencesindesin. Zayiflayacaksan medyanin magazin dergilerinin modanin dayattigi guzel kistaslarina uymak icin degil, saglikli yasamak icin zayifla. Ayrica asla yapamam diyen insanlarin da gayet zayiflayabildigini gordum.

Ortağım biz de Brad Pitt değiliz sonuçta. Her bitli baklanın kör alıcısı olurmuş. Sıkma canını bunlarla.

sevgi, saygı, itibar görmenin tek yolu güzel olmak değil. buna takılmayın bu kadar. başka yönlerden de kendinizi geliştirebilirsiniz.

Seni anlıyorum.
Ben de hayatım boyunca hep balık etli oldum. Sonra ani bir kararla zayıfladım. Hatta sıska durumuna bile düştüm.
O durumda bile yine o mankenlere bakıp iç geçiriyodum onlardan daha zayıf olmama rağmen. Kimse beni beğenmez diyordum. Hala oramda buramda kusur arıyordum. Demem o ki, şişman olmak değil asıl mesele; kendine güvenini kazanmak. O olmadıktan sonra zayıflasan bile yine aynı hissediceksin, hissettim biliyorum.
Hatta bi dönem aynadaki sıska kıza alışamayıp oturup ağzıma ne bulduysam tıktıgım da oldu. Bi-iki kilo aldım diye 7 gün boyunca ağzıma lokma koymadıgım da oldu. Bu iğrenç kendine güvensizlik sebebiyle nurtopu gibi bir yeme bozukluğum oldu.

Önce kendine güven. Kendine bakmaya başla. Kendine baktıktan sonra zayıflamak işin en kolay kısmı. Olmaz, zorlanıyorum deme. Oluyor çünkü. Benim için de olmazdı, oldu.

caps or didn't happen

yaşın kaç? boy ve kilo? sorup duruyorsun madem, bu bilgileri de rica edelim bir zahmet. kaç beden kıyafet giyiyorsun? bu bilgileri rica edeyim, ona göre yazacağım. afaki yazmak istemiyorum, kusura bakma.

dayatılmış güzellik algısı diyenleri boşver kilo ver. azimle sıçan betonu deler.

boyunu kilonu söylersen daha net cevaplar yorumlar alabilirsin. yani evde yediklerine dikkat mi etmen lazım yoksa diyetisyene mi gitmen lazım gibi.

ikinci olarak aşırı kiloluysan evet erkekler beğenmez. en azından çoğu. beğenen de sadece seni beğenmez gözü hep dışarıda olur. neden mi ? çünkü kendine saygısı olmayan bir insana kimse saygı duymaz. hiç kimse bunu bilinçli olarak düşünmez ama bilinç altında yatan şey budur aslında, saygı.

ayrıca kilodan bağımsız olarak istediğin kadar kilo ver yapman gereken daha önemli şey kadın gibi davranmaktır. yoksa kilolu biri kadar bile şansın olmaz. şu tunc nickin yüzünden söyledim bunu, kadın ol tam anlamıyla pembe rengi canlı renkleri sev, kibar ol böyle davransan kilona bakmadan kilondan önce seni görecek erkekler de olabilir.

Ya saçmalama kadın!!!

Manken formu güzel bi form değil yalnız bi kere onu bi geçeceksin. "Güzel" denebilecek manken gerçekten az sayıda var.

Sonracığıma al sana herkesin öldüğü scarlett johanson'un fotoşopsuz hali: www.google.com.tr

Sonracığıma al sana o çok beğendiğin kadınların nasıl o görünüme kavuştuğunu anlatan çok değil, 3 adet video:

1) www.59saniye.com
2) www.youtube.com
3) www.youtube.com

Bunlara ben uğraşmadan ulaştım ve gördüğün gibi çok basit işlemler. Ve bildiğin gibi bu insanlar ekstra zengin, en "makyajsız" sandığımız hallerinde bile "profesyonel doğal makyaj"la çıkan, kıyafetleri özel dikim, yedikleri ve içtikleri en kalitelileri olan insanlar. Bir de üstüne ışıklar, rötuşlar, makyajlar, korseler, artık ne lazımsa onlar ekleniyor.

Ve onların tüm bunlar birleşince ortaya çıkan "o" haline ulaşmak neredeyse imkansız zaten. Çünkü "onlar" bile aslında buna sahip değiller ki :D

Kapitalizm, bize imkansız olan bu şeyleri sunarak ve bunlar için ağzımızın sulanmasını sağlayarak, bize çılgınca alışveriş yaptırıyor; bizi çılgın bir tüketimin içine sokuyor. Liposuction'a gidiorsun, makyaj malzemeleri alıyorsun, haplar kullanıyorsun, kremler, takılar, programlar, yiyecekler, giyecekler. Hepsini biraz olsun "onlara" (ama onların bize kaktırılan sahte hallerine) benzemek için yapmıyor muyuz?

Kendine gel! Sahip olduklarınla mutlu ol! Çünkü emin ol vücuduna imrendiğin bir sürü insan, hayatında senin sahip olduğun ama onların olmadığı bir sürü başka şeyin özlemiyle tutuşuyor!

Zayıflayacaksan yalnızca sağlığın için zayıfla. Ve işin içinden gerçekten çıkamıyorsan hem diyetisyen hem psikologla birlikte aş bu durumu. İşin özünü gerçekten anlarsan şu anda ne kadar saçmaladığını farkedeceksin ve kendini üzerek geçirdiğin günlerine üzüleceksin :)

Hadi canım.


EDİT - BONUS: alkislarlayasiyorum.com

boyum 1.78 kilom 92

ismi tunç olan kadın... neyse midenize balon yada kelepçe taktırın her şey değişecek

eğer fazla kilondan rahatsızsanız kilo vereceksiniz. doğuştan bir kusur olur da isyanınızı anlarım ama fazla kilo gibi "gerçekten" isteseniz yok edebileceğiniz bir kusur için bu kadar takıntı yapmanız saçma. ya kendinizle barışıp ben yemek yemeyi daha çok seviyorum arkadaş deyin ya da ben insanların beni beğenmesini istiyorum yemek yemek değil diyip kilo verin. bu kadar basit. "öncelikler"

he bir hastalık falan vardır, orası ayrı. bunlar tamamen normal olup sadece fazla kilolu olduğunuz varsayımıyla yazıldı.

Zayıflayacaksanız doğal yöntemlerle zayıflayın. Balondu, kelepçeydi, tüptü bilmem neydi işlerine bulaşmayın. Ameliyat olmak, saç kestirmeye benzemez. Komplikasyonu var, bilmem nesi var. Hadi ameliyat oldum, nekahet dönemim de bitti, istediğim gibi takılabilirim durumu da yok. Bir sürü şeyden mahrum kalacaksınız hayatınız boyunca. Onun yerine kilo vermenizi sağlayacak diyeti, diyetisyen gözetiminde uygulayın, sonra da dengede kalacağınız beslenme düzenine diyetisyenle birlikte karar verip, o beslenme düzenini yaşam tarzınız haline getirin.

İnsanız, canımız ister, kaçamak yaparız; diyette 2 gün geriye gitseniz kıyamet kopmaz öyle bir durumda ama ameliyat sonrası hayat boyu uzak durmanız gereken şeylerden birini dayanamayıp yaptığınızda bedeli ağır olur.

İnternetten mide kelepçesi taktıranların yaşadıklarını okuyun. En kötüsü olacak diye bir şey tabii ki yok ama olduğunda bunu göğüsleyebilecek misiniz yoksa kiloluydum ama daha sağlıklıydım, sağlığımdan oldum şimdi diye hepten mi çökeceksiniz; siz karar verin.

photoshop videolarına feci güldüm. yollarda gördüğümüz çıtır kızlar da hep photoshop zaten.

soruna gelecek olursam, durumunun farkında olman çok güzel.

beden kitle indeksin 29, obez değilsin yani. sadece kilolusun. aşırı bir kilon da yok, verilemeyecek bir kilon yok. kendi çabalarınla kilo vermeyi başaramadıysan, profesyonel destek almalısın. sağlık taraması yaptırıp, öyle başla bu işlere. doktor ve diyetisyen desteği şart. önce bir dahiliye uzmanına gitmekle başla, o seni yönlendirir. sağlık sorunun var mı, öğrenmiş olursun hem.

yaşını ve bedenini söylememişsin. kıyafetlere göre değişir belki de, bilemiyorum. maksimum 42 beden olduğunu tahmin ediyorum. bazı kıyafetlerde 40 beden de giyiyor olabilirsin. 36 beden olman şart değil, 38-40 beden aralığında da gayet hoş görünebilirsin. gelelim artı özelliklerine: boyun çok iyi, kilonu tolere edebilir. temiz ve bakımlı olarak, şu an bile hoş görünebilirsin. cildin, dişlerin, saçların bakımlı olsun. el ve ayak tırnakların da. boya ve makyajdan söz etmiyorum, temiz olsunlar. makyaj kısmı tercih meselesi. bir de güzel kokun olsun. devam edeyim mi?

yazdığınız kilo fazlası çok az yalnız. bu kadar az kilo için miydi söyledikleriniz?

bu kilo ile hiçbir doktor operasyon filan yapmaz. bunun için belli bir ölçü gerekiyor, bunun çok altındasınız. kimse o konuda konuşmasın.

@ak yarınlar, sanırım kızların çoğunu yalnızca yolda görmekle kalmış, "yakından" inceleme fırsatını pek bulamamışsın; skinny fat'ten filan da bir haberin yok :D

tunc kardeş, "mükemmel" diye bi gerçeklik yok. Ya göz altın çıkacak, ya biraz göbek, ya basen olacak. Ya hepsi güzelse memen küçük olacak. Dişin yamuk olacak. Her şey tamsa kulak kepçe olacak. El/ayak biçimsiz olacak. olacak da olacak. Her şeyin "manken" kıvamında olduğu bir dünya yok. Ha varsa da bu sefer hayatının "güzellik" dışındaki değişkenlerinde mutsuz olacaksın bir yerde. Ya paran az olacak ya sağlığın bozuk olacak ya eğitim hayatında aksaklık olacak.

İnsanın aynı anda her şeyin en güzeline sahip olma şansı yok!

Mühim olan kendi iç huzurunu yakalaman! Senin için bunun yöntemi neyse onu yap. Ama hiçbir şey için kendini heba etme. Mankenlere benzemek için değil, sağlıklı olmak için kilo ver!

Mankenleri 36 bedenleri görünce sen özeniyorsun ben de ucube görmüş gibi oluyorum. Elbise modeli ararken vazgeçip çıktığım siteler oluyor.

Bir de bu açıdan bak bakalım, belki yardımcı olur.
eksisozluk.com

Öncelikle kafaya takmayı, olumsuz düşünmeyi bırak, bak o zaman her şey nasıl düzelecek.

pandispanya arkadaş doğru söylemiş ayrıca herşey güzellik değil kalbin güzel olsun

@pandispanya oo ad hominem :)

kimse tunc'a mükemmel ol demedi ki zaten. 92 kilo anormal derecede fazla. tunc ne düşünüyor bilmiyorum; ancak bu durumdaki birisine "huzur senin içinde" tarzında söylemlerde bulunman sinir bozucu bence.

kendini sevmekle ilgili bir sorunun olduğunu düşünüyorum.
bunu aşarsan, kilolar gider zaten.

kimse mükemmel ol demediyse, "mükemmel olmanın ancak neyle mümkün olduğunu" gösterdiğim ve örneklendirdiğim bi yazıya hitaben, "hee, yolda gördüklerimiz de feyk zaten" diye cevap vermek manasız zaten :)

Duyuru senin değil, bir başkasının duyurusu ve söylenenlerin onun sinirlerini ve ruhunu nasıl etkilediği önemli; seninkileri/bizimkileri değil :)

@pandispanya o cevabı vermem sana niçin manasız geldi, biraz açar mısın?

ben senin verdiğin cevaba ilişkin görüşümü belirttim. benim görüşümün daha önemli olduğuna dair bir ifadede bulunmadım. bu açıklamanı da biraz anlamsız buldum.

kendinize bunu yapmayın bu kadar kesin yargılar sizi yıpratır. günümüzde kabul gören güzellik algısı dayatılmıştır ve sahtedir.

kilolarınızı güzellikten ziyade sağlığınız için vermelisiniz, kendi kendinize veremiyorsanız bir doktorla görüşün derim, ne yaparsa yapsın kilo veremeyen bir arkadaşım doktora gitti ve hormonlarındaki bir düzensizlikten dolayı veremediğini öğrendi tedavi oldu kilosunu verdi.

kimseyi umursamayın güzelmişsiniz kiloluymuşsunuz bu sizin sorununuz insanların bu konuda ne düşündüğü hiç ama hiç önemli değil. ayrıca kilolular iğrenç değildir emin olun kilolular iğrenç diyen insanlar çok çok iğrenç.

taksit olayi amerika'da cok yaygin degildir. bazi dukkanlar financing yapiyor ama cok nadirdir ve kredi gecmisine baglidir.

eskiden bir uygulama vardı, halen devam ediyor mu bilmiyorum. siz alışverişinizi normal yapıyorsunuz, tek çekimle ödüyorsunuz. sonra eve gelip bankanızı arıyorsunuz, onlar size vade farkı ekleyerek taksit yapıyorlardı.

eğer alacağınız önemli şeyler varsa ve taksit yaptırmak istiyorsanız bunu sorup öğrenebilirsiniz.

ben hep su yatak masasindan istiyorum ama almadan donuyorum her seferinde:
www.google.com

duvara bundan icine de bir tane duvar saati al

www.ikea.com.tr

sarmısak ezeceği

garlic crusher demezsem anlamazsın sen şimdi.

sarimsak ezecegi +1
limon sikma seysi

ikeadan klippan dışında bi bok alınmaz. parası çok olan adam zaten oradan bir şey almaz.

Laptop şeysi bu olabilir mi? Katlanıyor katlanıyor, yatakta laptop konuluyor.
www.ikea.com.tr

Bir de markasında ö geçen bir şey gördüğümde heyecanlanıyorum ben, adı böyle Morström, Eplarö gibi bir şey görürseniz benden selam söyleyin.

garlic crusher dediğiniz hangisi

şunlar var:
www.ikea.com
www.ikea.com

KONCIS yani ikincisi

dağ çileği marmeladı. lingonberry. çok seviyorum. az şekerli. kaymakla çok iyi oluyor :)

lingonberry +1
zencefilli kurabiye

bir de $1'a sut cirpici/kopuk yapici var, inanilmaz guzel kopuk yapiyor. pilli uyduruk gorunumlu bir sey.